Nuriye Eycan Mûsâ Aleyhisselâm bir gün: “Yâ Rabbi, Cennet’te benim komşum kim olacak, bana bildir de gidip onunla görüşeyim” dedi. Mûsâ Aleyhisselâm’a şöyle vahiy geldi. “Falan beldeye git! Orada çarşının başında bir kasap dükkânı var. O dükkânın sâhibi olan kasabı gör! O velî bir kulumdur. Yalnız bilesin ki, onun çok önemli bir işi vardır. Çağırırsan gelmez. İşte o senin cennetteki komşundur.” Mûsâ Aleyhisselâm hemen bildirilen yere gitti. Kasabı buldu ve ona: “Ben sana misâfir geldim” dedi. Kasap Mûsâ Aleyhisselâm’ı tanımıyordu. Ona “Hoş geldin” deyip onu bir kenara oturttu. Dükkândaki işi bitince de alıp evine götürdü. Onu evinin başköşesine oturtup çok ikramda bulundu. Mûsâ Aleyhisselâm, ev sâhibini dikkatle tâkip ediyordu. Ev sâhibi kasabın ocakta çömlek içinde et pişirdiğini gördü. Et pişince adam çömlekteki eti küçük küçük parçalara ayırdı. Bunları bir tabağa koyup bir kenara bıraktı. Sonra bir et parçası daha çıkartıp, onu da misâfiri Mûsâ Aleyhisselâm’a ikrâm ederek dedi ki: “Benim önemli bir işim var. Sen beni bekleme yemeğini ye!” Sonra da yanından ayrıldı. Önemli bir işim var deyince, Mûsâ Aleyhisselâm önemli işi nedir diye merâk etti ve gizlice kasabı tâkip etti. Kasap Mûsâ Aleyhisselâm’ın yanından ayrıldıktan sonra yandaki odaya geçti. Duvarda asılı duran büyük bir zembili indirdi. Zembilde çok ihtiyar, mecalsiz bir kadın vardı. Kadına küçük küçük parçaladığı etleri yedirdi. Karnını güzelce doyurduktan sonra, altındaki kirlenmiş bezleri aldı yerine temizlerini koydu. Sonra kirli bezleri yıkayıp astıktan sonra ellerini yıkayıp Mûsâ Aleyhisselâm’ın yanına geldi, Daha yemeğe başlamadığını gören kasap sordu: “Niçin yemeğe başlamadınız?” Mûsâ Aleyhisselâm “Sen bana zembildeki sırrı söylemedikçe bir lokma bile yemem.” dedi. “Mâdem ki merâk ettin anlatayım: