Hazreti Fatih’in oğlu Sultan Beyazıt, saltanatları zamanında vefatından yedi sene evveline kadar et yememişlerdi. Bir gün o kadar çok paça yemek istedi ki, artık dayanamayacak hale gelmişti. Kendisi ise nefsine harp ilân etmişti, muvaffak olmak için uğraşıyordu.
Fatih Sultan Mehmet’in oğlu olan İkinci Beyazıt, kardeşi Cem Sultan’la girdiği iktidar kavgasından galip çıkarak tahta oturmuştu.
Yüzyıllar öncesinden günümüze kadar ulaşan efsaneye göre, İkinci Beyazıt, padişahlığı zamanında nefsini terbiye etmek için büyük çaba harcardı. Bu nedenle uzun yıllar et yememişti.
Ölümünden birkaç yıl önce İkinci Beyazıt’ın canı fena şekilde paça çorbası çekmiş. Nefsini terbiye etmek istediği için bir süre direnmiş ama sonunda paça çorbası yapılması emrini vermiş. Bir sahan içinde bol sirkeli ve sarımsaklı paça çorbasını önüne koymuşlar.
Sultan İkinci Beyazıt, paça çorbasını içmeden önce nefsine karşı şöyle demiş.” Ey nefis, işte paça geldi, istersen ye”
Padişah bu sözleri söyleyince, ağzından gelinciğe benzer iki gözü kör acayip bir yaratık çıkar. Garip yaratık, sahana yönelir ve büyük bir iştahla bir çırpıda paçayı yer. Paçayı bitiren yaratık, yeniden içeri girmek için padişahın ağzına yönelir. Bu sırada padişah eliyle vurup yaratığı yere serer. Adamlarına yaratığı öldürmelerini emreder.
Padişahın adamları, İkinci Beyazıt’ın nefsini ayakları altına alırlar ve ezerek öldürürler.
Bu garip olay kısa sürede sarayda yankı bulur. Hemen zamanın şeyhülislamı başvurulur. Şeyhülislam :” İnsan-ı kâmil bu nefis ile muazzezdir, yani olgun insan bu nefisle değerlidir. Nefis insan vücudunun en değerli parçasıdır” der. Garip yaratığın yıkanıp kefenlenmesini isteyen Şeyhülislam, cenaze namazı kılınarak gömülmesi gerektiğine fetva verir.
İkinci Beyazıt öldüğünde halk arasında “Sultan Beyazıt iki kere öldü, iki kere namazı kılındı” söylentileri günümüze kadar ulaşır.