Bir gün pazarcıya Hz Süleyman nasihat etti ve dedi ki: ”Rızık için hiç tasa çekme. Allah-u Teala’nın emirlerini ifa ile meşgul ol. Rızık Allah-u Teala üzerinedir.” Pazarcı, Hz Süleyman’a dedi ki:
Bir gün pazarcıya Hz Süleyman nasihat etti ve dedi ki:
”Rızık için hiç tasa çekme. Allah-u Teala’nın emirlerini ifa ile meşgul ol. Rızık Allah-u Teala üzerinedir.”
Pazarcı, Hz Süleyman’a dedi ki:
”Ey Allah’ın nebisi! Rızık için talep gerektir. Allah-u Teala kimseye durduğu yerde rızık vermez.”
Hz Süleyman buyurdular ki:
Hak Teala kullarının rızıklarını verir. Bu hususu tekeffül etmiştir. Sen ister iste, istersen isteme. Vadolunan rızık insana gelir yetişir. O aşağı yukarı seğirtenler, sabırsızlıklarından öyle yapıyorlar. Sabredip yerlerinde otursalar rızıkları gelip onları bulurdu.
Gayretle, çalışmakla rızık temini mümkün olsa nice kimseler ki dünyalara sahip olmaya çalışırken ellerindeki de kendilerinden alınıverir, müflis olurlar. Baykuşu görmez misin ne kadar kanaatli, ne kadar mütevekkil, ne kadar sabırlıdır? Sabaha kadar zikreder, sabah olunca gider başını bir kovuğa sokar. Hiç rızık peşinde koşmaz. Allah-u Teala daima onun rızkını verir.” dedi. Hz Süleyman böyle diyince o tacir kalktı, vardı gitti. Dört bir yana ısmarladı, ”Bana bir baykuş getirin, satın alayım.” dedi. Bir baykuş bulup getirdiler, onu satın aldı.
. O baykuşu evine getirip bir kutu içine hapsetti. O kutunun ağzını iyice kapatıp bir sandığın içine koydu. Sandığı kitledi. Sandığı da muhkem bir odaya koydu. Odayı da güzelce kitledi. Anahtarı cebine koydu. Kendi kendine: ”Görelim bakalım, baykuşun rızkı nereden gelecek?” dedi, çekip gitti. Bir sene gelmedi. Bir yıl sonra evine geldi, atından indi, vardı hemen baykuşu koyduğu evin kapısını açtı, kutuyu araladı. Gördü ki o baykuş kutu içinde yatıp durmaktadır. O anda tacirin aklı başından gitti ve düştü. Biraz sonra kendine geldi. Kutuyu aldı Süleyman’ın yanına götürdü. Dedi ki:
Ya Resul! Haşa ki Allah’ın peygamberleri beyhude söz söylesin. O zaman ki huzur-u şerifinizden gittim, vardım, bir baykuş satın aldım, bir kutuya koydum. Kutuyu da bir sandığa koydum ve sandığı kilitledim. Bir odaya kilitleyip gittim. Bir yıl seferde cevelan ettim. Bir yıldan sonra eve geldim. O hücrenin kilidini açıp sandığı çıkardım. Sandığın da kilidini açtım. Bu kutuyu çıkardım. Kapağını açtım. Gördüm ki bu baykuş kutu içinde kuş tüyüne batmış, her tarafı kuş tüyüyle dolmuş; taaccüp ettim. Sübhanellah! Bu kuşlar onun yanına nereden geldi?”
Hz Süleyman ded ki:
”Allah-u Teala kadirdir, sadık’ul-va’d’dir. Kullarına nereden gerekse rızkını verir.”
Tacir, kutuyu Hz Süleyman’ın önüne açtı. Hz Süleyman gördü ki baykuş kutunun içinde kuşların tüyleri arasında yatıp durmaktadır. Dedi ki ”Ya baykuş halin nasıldır?” Baykuş dedi ki:
”Halim hoştur. Bana her gün Hak Teala kendi kereminden üç kuş gönderir. Birini yerim. İkisini azat ederim. Hiçbir gün bana verilen kesilmedi, rızkım inkıtaya uğramadı. Daima adetim üzere karnım toktur. Allah-u Teala’ya hamd edip yatmaktayım, emin bir halvet içindeyim.”
Tacir dedi ki:
”Ya bunca zahmetler çekip, nice dağlar ve taşlar aşıp da ne ederiz? Allah-u Teala’ya tevekkül etsek ve bir yerde taat ve ibadetle meşgul olsak.’‘
Sonra bütün mallarını fakirlere dağıttı. Kendisi de fariğ olup oturdu. Allah-u Teala fütüh-u gaybiyesini günden güne gönderdi.
Müzekkin Nüfus – Eşrefoğlu Rumi