Hz Mûsâ’yı Hızır -aleyhisselam’ı bulması için gönderen vak’a neydi? Hz Mûsâ, Hızır -aleyhisselam’ı bulmak için yola kiminle çıkmış? Hz Mûsâ ve Hızır -aleyhisselam’ın buluşması ile Hz. Mûsa’nın yolculuk teklifi? Tüm detayları ile Hz Mûsâ ve Hızır -aleyhisselam’ın yolculuğu…
Firavun Kızıldeniz’de boğulduktan sonra Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm-, kavmine çok fasîh, belîğ ve heyecanlı vaazlar vermekteydi. Kavmi, Hazret-i Mûsâ’nın ilim ve mârifetteki derinliğine hayran kaldı; mest oldu.
İçlerinden biri:
“–Ey Allâh’ın peygamberi! Şu yeryüzünde Sen’den daha âlim bir kimse var mı?” dedi.
Hazret-i Mûsâ:
“–Böyle bir kimse bilmiyorum!” dedi.
O esnâda kendisine vahiy gelerek:
“İki denizin birleştiği yerde bir kulum var ki, ona has bir ilim (ledünnî ilim) vermişimdir. Ümmetinin seçkinlerinden biri ile ona git!” diye buyruldu.
Kendisine işâret edilen zât, Hızır -aleyhisselâm-’dı.
Hazret-i Mûsâ:
“–O zâtı nasıl bulabilirim yâ Rabbî?” diye niyâz etti.
Mevlânâ -kuddise sirruh-, bu hâdiseyi ibret ve hikmet dolu noktalarıyla şu şekilde tasvîr eder:
“Ey kerîm olan kimse! Bu mânevî iştiyâkı, «Kelîmullâh» olan Hazret-i Mûsâ’da gör! Bak kelîm olan Mûsâ -aleyhisselâm- ne diyor:
«–Bunca makâma sâhip olduğum hâlde kendimde varlık hissetmiyorum. Daha öteler için rûhuma ışık tutacak Hızır’ı arıyorum.»
Mûsâ -aleyhisselâm-’ın Hızır’ı aramaya kalkması üzerine kavmi O’na dedi ki:
«–Ey Mûsâ, Sen kavmini bırakmışsın, Sen’den daha aşağı mertebede bir zâtın izine düşmüşsün!
Hâlbuki Sen, «havf» ve «recâ»dan kurtulmuş bir peygambersin. Daha ne dolaşacak, ne kadar ve ne zamana kadar arayacaksın?
Allâh -celle celâlühû-, zenbiline tuzlanmış ölü bir balık koymasını, bu balığın canlanıp denize atladığı, iki denizin birleştiği yerde Hızır’ı bulacağını bildirdi.
Mûsâ -aleyhisselâm-, rivâyete göre kız kardeşinin oğlu olan Yûşâ bin Nûn ile Hızır’ı bulmak için derhal sefere çıktı.
Âyet-i kerîmede bu hâdise şöyle bildirilir:
“Bir vakit Mûsâ, genç adamına demişti ki:
«–Durup dinlenmeyeceğim; tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim.»” (el-Kehf, 60)
Mûsâ -aleyhisselâm- ve Yûşâ bin Nûn;
“İki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti.” (el-Kehf, 61)
Bir rivâyete göre, Yûşâ bin Nûn, beraberce mola verip Mûsâ -aleyhisselâm-’ın uyuduğu bir sırada balığın birden canlanarak denize atladığını görmüştü. Fakat bunu Hazret-i Mûsâ’ya söylemeyi unutmuştu. Mûsâ -aleyhisselâm-, uyanınca da:
Haydi, yolumuza devâm edelim; belki daha çok yolumuz var!..” demişti.
Beraberce yola devâm ettiler. Uzun bir müddet gittikten sonra nihâyet bir ağaç altında oturdular.
“(Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Mûsâ genç adamına:
«–Azığımızı getir! Hakîkaten şu yolculuğumuz esnâsında (epeyce) yorulduk.» dedi.” (el-Kehf, 62)
Yûşâ bin Nûn, birden hatırladı:
“–Ben onları balığın denize atladığı yerde unuttum!” dedi.
“(Genç adam:)
Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı, bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti.» dedi.
Mûsâ:
«İşte aradığımız yer orası idi.» dedi.
Hemen izlerinin üzerine geri döndüler. Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, O’na katımızdan bir rahmet vermiş, yine O’na tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.” (el-Kehf, 63-65)