Kuran’ı her okuduğumda hayata bakış açım değişiyor. Çünki her seferinde gerçek dini ve gerçek ibadetin ne olduğunu daha iyi anlıyorum.
Rab’bim, Kuran’da emirlerini bizlere açık açık belirtmiş. Ben, bunların içinde en önemlisinin güzel ahlaklı ve tertemiz, doğru ve dürüst bir kişiliğin olması gerektiğine inanıyorum. Böyle bir kişiliğin, diğer ibadetlerini aksatmayacağını düşündüğüm için, namaz, hac, ve benzeri temel ibadetler daha sonra gelir.Aşağıdaki yazı gerçek hayattan alınmış ibretlik bir olaydır ve her okuyan kendinden de bir şeyler bulacaktır.
Uçak havalimanına yeni inmişti. Saate baktım, geç kalma ihtimalim yok ama, yinede taksiyle gideyim ve bekleyeceksem işimin olduğu bakanlık binasında bekleyeyim.” diye düşünerek Esenboğa’dan sıradaki taksiye bindim.
Taksici arkadaşımızla selamlaştıktan sonra yola koyulduk… Yaklaşık 30-40 dakika süren yolculuğumuz ve Bakanlıklardayım. Tarifeye baktım 49,75 TL… Elli lira verdim. Hani, hepimizin yaşadığı sahne vardır ya! Taksici üstünü verecek bozuk para arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarda, inmemek için debelenirsiniz.
Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü varmı diye aranmaya başladı. “Üstü kalsın kardeşim, önemli değil” dedim. Döndü bana doğru “Vaktin varmı ağabey?” dedi. “Acelem yok” dedim.
Bir anda şöför kayboldu! Yaklaşık 1 dakika sonra geldi ve bana 25 kuruş uzattı. “Kusura bakma ağabey, beklettim” dedi. Şaşırmıştım… Sordum kendisine. “Tarife 50 lira 50 kuruş yazsaydı ve bende bozuk 50 kuruş olmasaydı ne olacaktı?”
Cümlemi bitiremeden cevapladı…” Helal ederdim Ağabey.” “Eeee bende 25 kuruşu helal etmiştim. Niye koşuşturarak bulup buluşturup getirdin?” dediğimde; 5 dakikan varsa anlatayım Abi” dedi. Dinlerim deyince arabayı iyice sağa çekip başladı anlatmaya…
“Ağabey biz 5 kardeşiz. Babam günlük yevmiye ile hal’de çalışır. Yani hamallık yapar. Ne kazandıysa onunla rızıklanır, Allah ne verdiyse yer içerdik.
Yemeklerimizi yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince hep birlikte dua eder, Allah’a şükrederdik. Bize sürekli öğüt verirdi. “Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın” diye… Yanımızdaki binada iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı… bir şeyimiz olmadı. Altı ay sonra yandaki baba öldü ve iki çocuğuna 5 katlı bir apartman, işleyen bir cafe, dövizler ve araziler bıraktı.
Daha sonra vefat eden bizim babamız ise bize ne bıraktı biliyormusunuz? -Ne bıraktı? –Bakkala olan veresiyeyi ve bize nasihatlerini bıraktı.”… “Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın…” gibi bir sürü nasihat.
Ağabey aradan 15 yıl geçti, Yan binadaki 2 kardeş cezaevindeler… Ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı. Biz 5 kardeş, beşimizin de taksi durağında birer taksisi var. Hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var. Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki;
“Asıl mirası bizim babamız bırakmış.” Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri, taksimetrenin yazmadığı hiçbir kuruşu evimize sokmadık.
Her şeyimiz var Allah’a şükür.”
Çok duygulanmıştım… Veda ettim, tam ineceğim!
“Dur ağabey, bitmedi, sonucu da söyleyeyim…
“Nerede oturuyoruz biliyormusun? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.“
“Allah doğru yoldan ayırmasın… Yolunuz hep açık olsun güzel Kardeşim! Diyerek” taksiden indim ve bakanlığı doğru yürümeye başladım.
Doğruluğun, dürüstlüğün ve iyi bir Ahlakın bırakılacak en güzel miras olduğunu anlamıştım.
Fikret ARMAN
(Alıntıdır.)